SÖZCÜ TV’nin karartıldığı 2. gün: ‘SIlah bırakma’ adı altında neler oluyor?

“`html

Türkiye, Terörsüz Süreçte Yeniden Şekilleniyor

Türkiye, iktidarın tabiriyle terörsüz bir dönemle huzur arayışında. Teröristbaşı Öcalan, yeni bir görüntülü mesaj yayınlayarak yeniden siyaset vurgusu yaptı. Bu gelişmeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Şu günlerde ilginç bir dönemden geçiyoruz. Geçtiğimiz gece, PKK ve bağlı grupların “silah bırakma” adı altında öne sürdüğü taleplerin sorgulanmasına yer veren Sözcü TV, bu nedenle hedef haline geldi ve karartıldı.
Bugün ise teröristbaşı tarafından yapılan görüntülü açıklama televizyon ekranlarında gündeme taşınıyor. Açıklamada “Demokratik Toplum Manifestosu” hakkında şöyle demektedir: “Bu manifesto, 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunun yerini alacak nitelikte!”

Bu ifade, belirgin bir zafer ve başarı iddiası taşımaktadır. Öcalan, “Demokratik Toplum Manifestosu’nu hazırladım,” diyerek şu mesajları iletmektedir:

  • Stratejik Süreklilik: Yeni manifestoyu, geçmişin devrimci ideolojisinin devamı olarak pazarlıyor. Bu söylem, silahlı devrimden uzaklaşılsa da, benzer hedeflere farklı yollarla ulaşılabileceğini ima ediyor.
  • Meşruiyet ve Temsil İddiası: Bu ifadeyle, bir ideolojik değişim değil, zaferle sonuçlanan bir dönüşüm anlatısı ortaya koyuyor. Yani, örgütün mücadelesi olan “Kürdistan devrimi”, demokratik bir toplumsal dönüşüm olarak tanımlanıyor.
  • Gerileme Değil Tercih Algısı: PKK’nın silahsızlanmasını, bir yenilgi olarak değil de, başarılı bir politik evrim olarak sunuyor. Bu yaklaşım, destekçileri için moral ve siyasi motivasyon kaynağı oluşturmaktadır.

İmralı’dan ve terör örgütünden sürekli demokrasi vurgusu duyuyoruz. Bunun anlamı nedir? Demokrasiden kastettiğimiz nedir?

Bu beyanlar, Öcalan’ın geçmişteki mücadelesini meşrulaştırma ve yeni stratejisini bir “başarı hikayesi” olarak sunma çabasıdır. Açıkça bir zafer anlatısıyla, “silah bırakmanın” yalnızca bir taviz olmadığını, tarihsel bir dönüşüm sürecinin tamamlanması olarak konumlandırıldığını görüyoruz. Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum” programı ile “demokratik siyaset” stratejisinin temelini “bütüncül hukuk” ile inşa etmeleri gerektiğini vurguluyor. “Bütüncül hukuk” ifadesi, sadece mevcut mevzuatı değil, aynı zamanda toplum sözleşmesi düzeyinde hukukun yeniden kurgulanmasını da içeriyor. Öcalan’a göre bu kavram:

  • Yerel, katılımcı, çoğulcu ve komünal temsiliyet biçimlerini içeren yeni bir hukuksal düzen anlayışını yansıtır.
  • Toplumun doğrudan kendini yönetmesini sağlayacak, “demokratik modernite” kavramını çağrıştıran yeni bir sistem önerisinde bulunur.

Sonuç olarak, mevcut anayasal ve yasal çerçevenin çok ötesinde, anayasal statü, özyönetim ve yerel parlamentolar gibi unsurları içeren çok katmanlı bir hukuk düzenini hedeflemektedir. Öcalan’a göre “barış” ve “demokratik toplum” kavramları, klasik devlet anlayışından farklı bir içerik taşımaktadır:

  • Barış, yalnızca silahların susması değil, var olan ulus-devlet sisteminin aşılması ve yerel halkların (Kürtler başta olmak üzere) kendi siyasi ve toplumsal örgütlenmelerini inşa edebilmeleridir.
  • Demokratik toplum, devlet merkezi olmayan, “sivil toplumun kendini yönetmesi” anlayışını benimser.

Sürecin samimiyetsizliğinden bahsedenlere “barış” karşıtı damgası mı vuruluyor? Bu kelimeler itiraz mekanizmasını ortadan kaldırmak için mi seçildi?

Öcalan’ın “bütüncül hukuk” ifadesi, yalnızca bir barış çağrısı değil; hukuk temelli yeni bir toplumsal düzen önerisidir. Bu öneri, “barış” ve “demokrasi” gibi olumlu çağrışımlı kavramlarla sunulsa da, mevcut devlet düzeniyle örtüşmeyen ve anayasal sistemin dönüşümünü hedefleyen bir içeriğe sahiptir.

Öçalın’ın açıklamalarında dikkat çeken noktalardan biri de TBMM’de kurulacak komisyonun kanunla belirlenmesine yönelik vurgusudur. TBMM Başkanı ve partiler bu komisyonun yapısını tartışırken teröristbaşı bu komisyonun yasal olarak kurulacağını dile getirmektedir. Bu durum, TBMM’deki sürecin İmralı talepleri doğrultusunda şekilleneceğini göstermektedir.
Teröristbaşının ifadeleri, milli kimlik ve kültüre karşı bir duruş sergilemektedir. Türkiye’yi yeni bir yönelime sürüklemek istemektedir. Silah bırakma sürecinin “bütüncül hukuk” ile desteklenmesi gerektiği vurgusu, sürecin doğası hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.

Bu karanlığın ardından ‘Özgür basınla’ aydınlanan bir Türkiye’ye uyanacağız!

“İktidar, tüm ülkeyi karanlığa sürüklemek istiyor; çünkü en çok hakikatten korkuyor” diyen Selin Sayek Böke, Özlem Gürses’e yaptığı açıklamada şunları aktardı: “Hükümet, halkın gerçeklere ulaşma hakkını tehdit olarak görüyor. Bu yüzden basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaya çalışıyor. Sözcü TV’ye uygulanan haksız ve hukuksuz karartma da bunun bir parçası. Ancak on milyonlarca vatandaşın iradesi ortada. Her zamanki gibi sözcü TV ve özgür basının yanındayız. Bu karanlığın sona ermesi ile birlikte, hukuk, demokrasi ve özgür basınla aydınlanmış bir Türkiye’ye uyanacağız.”

Gerçek gündem: Üç soru, üç cevap

Pek çok yargı operasyonu, ekran karartma kararları ve erken seçim çağrıları içinden geçtiğimiz bu gündemi Araştırmacı-Sosyolog Semih Turan değerlendirdi. İşte üç soru, üç yanıt ile gerçeğin izini sürüyoruz…

Sözcü TV’nin 10 gün boyunca karartılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Olası sonuçları neler olabilir?

Yaptığımız son araştırmada ilginç bulgular ortaya çıktı. Vatandaşlara ‘haberleri en sık hangi kaynaklardan alıyorsunuz?’ diye sorduğumuzda, yüzde 63.4 ile televizyon kanalları ilk sırada. İkinci sırada ise yüzde 46.8 ile sosyal medya yanıtını aldık. Sözcü TV, televizyon kanalları arasında daima önde bulunan bir mecra.

Seçim sürecinde oy verme tercihlerini etkileyen kaynakları sorguladığımızda, katılımcıların yüzde 23.4’ü sosyal medyayı, yüzde 21.6’sı televizyon programlarını işaret etti.

Sosyolog olarak gördüğüm kadarıyla; vatandaşlar sahip oldukları bir mecranın kapatılmasına tepki göstermekte. Yaşanan öfke ve güvensizlik duyguları giderek artıyor.

Baskıların artış gösterdiği bu dönemin seçmen tercihleri üzerindeki etkisi ne olabilir?

Yapılan araştırmalarda, klasik olarak sorduğumuz “Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” sorusuna en çok yapılan yanıt %30 oranında ekonomi. Bunu takip eden yanıt ise adaletsizlik ve hukuksuzluk. Siyasi parti tercihlerini belirleyen unsurlarda ise adalet yanıtı %34’ün üzerine çıkmış durumda. Son ölçümlerimiz CHP’nin ön sıralarda olduğunu ortaya koydu. Cumhur İttifakı’nın oy oranı ise önemli oranda düşmekte ve belirsizlik içindeki seçmen oranı %20 civarında devam ediyor. %2 gibi düşük oy oranlarına düşen İYİ Parti ise, son seçimlerdeki oranlarına yeniden ulaşmak için çaba göstermekte.

Son olarak, bu tabloya göre seçimlerin ne zaman olacağını öngörüyorsunuz?

Olağanüstü bir gelişme yaşanmadığı sürece, 2025 veya 2026 yıllarında seçim yapılmasını beklemiyorum. Şu anda iktidarın yaptırdığı araştırmalar, muhtemel sonuçların kendileri için olumsuz olduğunu göstermektedir. Seçimi kaybetme riskinin temel faktörleri arasında CHP’nin toplumla kurduğu bağı zayıflatma ve bağımsız medyayı etkisizleştirme çabaları öne çıkmaktadır. Bu nedenle 2027 baharını, muhtemel bir seçim tarihi olarak daha olası görüyorum.

“`

Related Posts

Le Pen’in partisinin genel merkezine polis baskını

Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Birlik (RN) Partisi Genel Sekreteri Jordan Bardella, mali polisin, parti genel merkezinde arama yaptığını duyurdu.

Köprünün ortası çöktü, araçlar tek tek nehre düştü: 9 ölü

Hindistan’ın batısında bulunan Gucerat eyaletinde korkunç bir olay meydana geldi. Vadodara ile Anand bölgeleri arasında ulaşımı sağlayan yaklaşık 900 metre uzunluğundaki köprünün iki ayağı arasında yer alan bölüm aniden çöktü. Yetkililer, çökme …

Özgür Özel, İmamoğlu görüşmesi sonrası açıklama yapıyor

Özgür Özel, İmamoğlu görüşmesi sonrası açıklama yapıyor

Somali’deki askeri eğitim kampında intihar saldırısı

Somali’nin başkenti Mogadişu’da Jaalle Siyaad Askeri Eğitim Kampı’na bombalı intihar saldırısı gerçekleştirildiği açıklandı. Somali Savunma Bakanlığı, intihar saldırısına karşılık verdiklerini bildirdi.

Devlet Başkanı’ndan protestolara sert tepki: Savaş ilanı

Kenya Devlet Başkanı William Ruto, 7 Temmuz’da yeniden başlayan hükümet karşıtı gösterilerdeki polis karakollarına yönelik saldırıların ve şiddetin, savaş eylemi olarak değerlendirileceği uyarısında bulunarak “Bu kabul edilemez. Artık yeter.” dedi.

Uçak motoruna kendini attı, yolcular o anları anlattı

İtalya’nın Bergamo Havalimanı’nda inanılması güç bir olay yaşandı. Biletsiz bir şekilde havalimanına giren bir kişi, aprona koşarak hareket halindeki yolcu uçağının motoruna atladı ve hayatını kaybetti. Olaya tanıklık eden yolcular, o anları anlattı…